Geçmişi geleceğe bağlayan anılar

Mehdi Zana, Musa Anter, derken değerli aydınlarımızdan biri daha anılarını yayınladı.

Yılların genç ruhundan, dinamizm ve enerjisinden hiç bir şey eskitemediği deneyimli aydınımız Dr. Naci Kutlay´ın anıları da gün ışığına çıktı. Anılara büyük bir zevkle gömüldüm, doğrusu bitiremeden de elimdan bırakamadım.

Kürt toplumunun geçmişine ışık tutan tarihsel, bilimsel edebi araştırma ve ürünler bakımından oldukça yoksul olduğumuz bir gerçek. Geçmişimize ışık tutan çalışmalar bakımından en acıklı yanımızın da anı yazımcılığı olduğunu bir elin beş parmağını geçmeyen anı ürünlerimiz gösteriyor. Irak Kürdistanı´nda yüzümüzü güldürenler Refik Hilmi, A. Hoca ve bir iki kişi daha oldu. Iran Kürdistanı´nda ben şahsen bir Kerim Hüsami´yi biliyorum. Bir kaç ciltlik anıları son yıllarda Isveç´te yayınlandı. Qadri Cemil Paşa´nın Doza Kürdistan´ı ile Vet. Dr. M. Muri Dersimi´nin Dersim Tarihi daha çok tarih, ama anı-tarih karışımı eserler oldu. Nuri Dersimi´nin kasete okuduğu anıları sonradan kitaplaştırılarak yayınlandı. Nureddin Zaza, anılarını Fransızca yazdı, sonradan Türkçe´ye çevrilerek Türkçe bilen okuyucuya kazandırıldı. Ekrem Cemil Paşa´nın da anıları Muhtasar Hayatım adı altında iki ayrı baskı yaptı. Bir de belki kimsenin aklına gelmeyecek ama Ahmedê Abdurrahman Axayê kurê Şahin Axa´nın mütevazi ama tarihimiz bakımından çok değerli anıları dizi halinde Kürtçe olarak Armanc´da yayınlandı. Büyük şairimiz Cigerxwin´in anıları, ölümünden sonra Isveç´te yayımlandı.

Eh işte, yirminci yüzyılımıza yaşadıklarını yansıtanlar aşağı yukarı bunların yanında yazımın başında ismini andıklarım. Çok az. Ama bu halleriyle bile yirminci yüzyılımıza ilişkin tarihe kan ve can katıyorlar. Tarihimize ilişkin bakış ve kavrayışımızı renklendirip zenginleştiriyorlar.

Anılar tarih yazımcılığının başlıca kaynaklarından biri olarak büyük önem taşırlar. Ama rolleri kesinlikle bununla sınırlı değil. Onlarsız bir ulusun tarihi, yüzü asık, formel belgelerle dolu, resmi ve genel çıkarsamalarla ruhsuzlaşan sıkıcı bir tarih olur. Tarihe ilişkin kültürel birikim ve mirasımıza ruh, duygu ve canlılık kazandıran anılardır.

Naci Kutlay´ın anılarını okurken bu gerçeği bir kez daha gördüm. Anılar, zaman zaman öncesi ve sonrasına taşan değinmelere yer verse de esas olarak 50 ve 60´lı yıllara ait. Naci Kutlay´ı o dönemin Kürt siyasal yaşamının merkezinde, ön saflarında yer alanlardan biri olarak ele aldığımızda anılarının özellikle siyasal tarihimiz açısından büyük bir önemi var. Sözkonusu dönemin pek çok olayına kendi perspektifinden ışık tutuyor, o dönemden alıp bugünkü neslin kültür ve tarih dağarcığına yeni zenginlikler katıyor. Ama toplumumuzun tarihsel geçmişinin pek çok bilinmeyen yerlerini de renkli tablolarıyla dolduruyor. Bu özellikleriyle geşmişimizle geleceğimiz arasında varolan zincire yeni bir halka ekliyor, geçmişi gelceğe bağlıyor.

Bugünkü genç neslin anılardan çıkaracağı önemli dersler de var. Dr. Naci bir neslin trajedisini açıkça dile getiriyor. Anılarda geçmiş nesillerle kendi dönemi gençler arasındaki kopukluğa, geçmişin kültür mirasından yoksunluğun getirdiği zorluk ve deneyimsizliklere ve bugünkü deneyimli yaşında Naci Kutlay´ın büyük hayıflanmalarına sık sık tanık oluyoruz. Genç yaşında geçmiş olayları yaşayan pek çok kimseyle tanışıp konuşuyor, ama onların yaşadıklarını sorup araştırmayı akıl edemiyor. O gün bu tür şeylerin bilincinde olmadığı için de bugün hayıflanıp duruyor. Ne yazık ki geçmişte Naci Kutlay´ın yaşadığı deneyimsizlikleri, akıl erdiremezlikleri bugünkü nesillerimiz aynen tekrarlıyorlar. Anıların beni en çok etkileyen yanlarından biri de bu oldu, bunu burada belirtmeyi ve bugünkü nesillerimize uyarı ve hatırlatmada bulunmayı görev bildim.

Naci Kutlay´ın anıları sade ve tatlı bir dille, bir insanın perspektifleri olması bakımından ancak o ölçüde olabilecek bir objektiflikte ve her türlü kompleksten uzak olarak kaleme alınmış. Böbürlenma, abartma ve karalamalara rastlamıyorsunuz. Belli ki yılların verdiği deneyimlerin rahatlığı içinde yazılmış. Tek eksikliğı belki de ayrıntılara daha fazla girmemiş olması. Insan kimi yerlerdeki yüzeysel değinmeleri gördükçe hayıflanıyor. Örneğin ben 49´larla başlayan 60´lı yılları, daha ayrıntılı ve renkli yanlarıyla okumayı çok isterdim. Belki de kendisi 49´larla ilgili kitabını düşünerek o döneme fazla yer vermemiş olabilir. Ama o eser belgelerden oluşuyor. Benim kastetiğim günlük yaşamın ayrıntıları, duygular, acı ve tatlı yanlardır.

Her şeye rağmen zevkle okunabilecek bir eser. Her Kürde okuması için tavsiye ediyorum. Naci Kutlay ağabeye de “eline sağlık, o uzun yılların gençliğinden bir şey eksiltemediği ömrüne bereket” diyorum.

Yazımı, kitabı bitirdikten sonra içine düştüğüm bir ikilemi belirterek bitirmek istiyorum. Anıları bitirip bir kenara koyunca, bir yirmi yıl önce gün ışığına çıkmamış oldukları için onları gecikmiş bularak üzüldüm. Ama hemen ardından eğer bugüne kalmamış olsalardı, böyle olgunlaşmış, rahat ve geniş perspektifli olabilirler miydi diye düşünerek şimdiye kalmış olmalarına içten içe sevindim.

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s

%d bloggers like this: